27 Ocak 2019 Pazar

Ticari Alacakların Önemi


Sizce bir işletmede en önemli olan sadece satış yapmak mı yoksa satış yapılan ürünün tahsilatını yapmak mı? Her biri kendi içinde elzem olan bu durum birçok işletme için piyasa koşullarına göre şekillenmektedir. Gelin, bir işletmenin ticari alacaklarına göz atalım!

Bu yazımı okuduktan sonra neler öğreneceksiniz;
 
Ticari alacak nedir?
Ticari alacak devir hızını nedir ve nasıl hesaplanır?
Ticari alacak tahsil süresi nedir ve nasıl hesaplanır?
Ticari alacakların yaşlandırması nedir?
Ticari alacakların önemi nedir?
Ticari alacakların tahsil yönetimi nasıl yapılabilir?

Ticari Alacak Nedir?

Ticari alacak, işletmenin ticari faaliyetleri sonucu oluşan senetli ve senetsiz alacaklarıdır. Bu alacaklar 1 yıl içerisinde paraya dönüşmesi öngörülen alacaklardan teşkildir. Tek düzen muhasebe kayıtlarında senetli alacaklar 120 Alıcılar kodu ile senetli alacaklar ise 121 Alacak Senetleri kodu ile takip edilir.

Ticari alacak devir hızı nedir ve nasıl hesaplanır?

Firmanın ticari faaliyetleri neticesinde oluşan alacaklarını tahsil edebilme hızına ticari alacak devir hızı denir. Diğer bir deyişle, ticari alacakların ne kadarının satışa dönüştüğünün göstergesidir. 

Ticari alacak devir hızının yüksek olması, satış yapıldıktan sonra o kadar hızlı sürede alacaklarını tahsil edebildiğinizi göstermekte, ticari alacak devir hızının düşük olması ise satış yapıldıktan sonra daha yavaş sürede alacaklarınızı tahsil edebildiğinizi göstermektedir. Alacak devir hızı şu şekilde hesaplanmaktadır;

Alacak Devir Hızı = Kredili Net Satışlar / Ticari Alacaklar(son 2 dönem ortalama ticari alacak)

Ticari alacak tahsil süresi nedir ve nasıl hesaplanır?

Ticari alacak tahsil süresi firmanın ticari alacaklarını ne kadar sürede tahsil ettiğini gösterir. Alacak tahsil süresi ortalama tahsil süresi olarak da bilinmekte olup, şu şekilde hesaplanır;

Alacak Tahsil Süresi = 360 / Alacak Devir Hızı

Ticari alacakların yaşlandırması nedir?

Vadeli çalışan sektörlerde satışı gerçekleşen ürünün tahsilatının ne zaman yapılacağını, ödeme süresi geçmiş ise ne kadar süre geçmiş olduğunun, kısacası alacaklarının belirli gün ve ay bazında sınıflandırılmasıdır.

Alacak yaşlandırmasının yapılmasında firma alacaklarını belirli periyotlara ayırabilir ve alacaklarının ne kadar sürede daha likit hale dönüşebileceğini görür. Örneğin, 30-60-90-180-360 şeklinde olabilir.

Firma yaşlandırma yöntemi ile alacaklarının tahsilini daha sağlıklı bir şekilde kontrol edebilir, finansal yönetimini alacaklarının vadesine göre yapabilir.

Ticari alacakların önemi nedir?

Ticari işletmelerin kurulma sebeplerinden en önemlisi kar amacı gütmesidir. Bu husus göz önünde bulundurulduğunda ticari alacakların tahsilinin önemi daha iyi anlaşılabilir. İşletmelerde ürün satışları ne kadar önemli ise satışı yapılan ürünlerini tahsili daha önemlidir. Bu açıdan bakıldığında, işletmeler önemli büyüklükteki alacaklarını tahsil edemezse nakit akışında ciddi problemler yaşayabilir. Nakit akışı neticesinde yabancı kaynak ihtiyacı artış gösteren firmanın finansal borçlanmasında(banka kredisi vb.) artış yaşanabilir. Yabancı kaynak bulunamaması durumunda ise firma temerrüde düşebilir, yükümlülüklerini yerine getirememesi sonucu iflas edebilir.

Ticari alacakların tahsil yönetimi nasıl yapılabilir?
Ticari alacakların yönetimi için;

  • alacak tahsiline yönelik bir alacak tahsil/takip birimi kurulabilir,
  • alacaklara 3. kişi/kurumlar tarafından sigorta yaptırılabilir,
  • borçlu olan firmalardan teminat alınabilir,
  • erken ödemelerde ve ödeme zorluğu çeken firmalara belirli iskontolar yapılabilir,
  • borçlu firmaların istihbaratı yapılarak, temerrüt durumlarına dikkate alınarak yakın takipte tutulabilir. 

Şunlara da göz atabilirsiniz:

Forward
PMI Endeksi/Satınalma Yöneticileri Endeksi

23 Ocak 2019 Çarşamba

PMI Endeksi/Satınalma Yöneticileri Endeksi


Satınalma Yöneticileri Endeksi veya bir diğer bilindik adıyla PMI hakkında neler biliyorsunuz?
 
Muhakkak ekonomi haberlerinde duymuşsunuzdur: PMI Ocak ayında bir önceki aya kıyasla yükseldi, düşüş gösterdi veya değişmedi. PMI, finans piyasalarında çoğu kişinin aslında bildiği bir kavramdır. Bu yazımda, finans piyasalarına uzak ama daha yakın olmak isteyen, PMI’ın ne olduğunu merak eden veya tesadüfen bu yazıya rastlamış olup bir şeyler öğrenmek isteyenler için kaleme aldım.

Bu yazımı okuduktan sonra neler öğreneceksiniz başlıklar halinde göz gezdirelim;

PMI nedir?
PMI neyi gösterir?
PMI kim tarafından ölçülür ve hangi soruları içerir?
PMI nasıl hesaplanır?
PMI neden önemli ve nasıl yorumlanır?

PMI Nedir?

PMI, İngilizce kelimelerden oluşan “Purchasing Managers Index”in baş harflerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu kavram Türkçeye satınalma yöneticileri endeksi diye çevrilmiş olup, ülkemiz genelinde PMI endeksi olarak sıklıkla kullanılır.

PMI Neyi Gösterir?

PMI, imalat ve hizmet sektörlerinin geleceği hakkında bilgilendirici performans ölçümlerinde kullanılan göstergelerden birisidir. Bu endeksin amacı şirket yöneticilerine, satınalma yöneticilerine, analistlere ve diğer birçok kişiye mevcut ekonomik koşullar hakkında bilgi sağlamaktır.

PMI kim tarafından ölçülür ve hangi soruları içerir?

PMI, aylık olarak Tedarik Yönetimi Enstitüsü(Instute For Supply Management) tarafından yayınlanır. Endeks için kurumsal şirketlerdeki birçok satınalma yöneticilerine aylık olarak anket gönderilir. Bu endeksin ölçümlenmesinde 5 temel konu vardır;

  • Yeni siparişler
  • Stok seviyesi
  • Üretim
  • Teslimat süreleri
  • İstihdam

Hesaplamada kullanılan tüm konular eşit ağırlıkta olmakla birlikte her konu başlığında ekonomik koşulların iyi veya kötü yönde değişeceği ya da ekonomik koşullarda herhangi bir değişim beklenmediğine dair sorular içermektedir.

PMI nasıl hesaplanır?

PMI = (P1 * 1) + (P2 * 0.5) + (P3 * 0)

P1: gelişme olacağını belirten cevapların yüzdesi
P2: değişimin olmadığını belirten cevapların yüzdesi
P3: kötüleşmenin olacağını belirten cevapların yüzdesi

PMI endeksinin en düşük değeri 0, en yüksek değeri ise 100’dür. Endeksin 50’nin altında yer alması ekonomik koşulların kötüleştiğinin yani ekonomide bir yavaşlama olabileceği, 50’nin üstünde yer alması ise ekonomik koşulların iyileştiği yani ekonomide bir toparlanma ve canlılık olabileceği anlamına gelir.

PMI hesaplamasını bir örnekle daha anlaşılır hale getirebiliriz:

Satınalma yöneticilerinin cevapladığı ankete  %40’ı pozitif, %30’u negatif, %30’u ise nötr cevap vermiştir. Bu durumda PMI şu şekilde olur:

PMI=(%40*1)+(%30*0.5)+(%30*0)
PMI=55

Türkiye PMI endeksini nereden öğrenebilirim?

PIM endeksi, Markit Economics tarafından 30’dan fazla gelişmiş ülkede ölçülür ve aylık olarak yayımlanır. 2015 yılında İstanbul Sanayi Odası(İSO) ve Markit Economics işbirliğine gitmiş olup, 2015/Eylül itibarıyla her ay İSO tarafından yayımlanmaktadır.
Türkiye’nin son yıllık PMI endeksi ise aşağıdaki gibidir;

Kaynak:https://tr.investing.com

PMI neden önemli ve nasıl yorumlanır?

Yukarıda da bahsedildiği üzere PMI endeksi aylık olarak ölçümlenir ve 0-100 arası değer alır. 50’nin altı ekonomideki gidişatın kötüleştiği, 50’nin üstü ekonomide bir toparlanma ve ilerleme söz konusu anlamına gelir. 

PMI verileri sektörün öncü firmalarının satınalma yöneticileri tarafından değerlendirmede bulunduğu için sonraki aylar için yöneticilere ekonominin gidişatı hakkında ön bilgi vermesi açısından yardımcı olacaktır. Ayrıca, şunu söylemek gerekir ki sadece belirli bir ayı göz önünde bulundurularak ekonomiye dair yorumda bulunulması doğru olmayabilir, veri aralığını ne kadar geniş tutarsanız, geçmiş dönem verileri ve o dönemde yaşanan ekonomik gelişmeleri de incelerseniz endeksin doğruluğu daha iyi anlaşılabilir.

Sadece PMI verileri göz önünde bulundurularak ekonominin gidişatı konusunda kesin bir şeyler söylemek doğru olmayabilir.

9 Ocak 2019 Çarşamba

Forward


Türkiye’de finansal okuryazarlık çok fazla gelişmediği için birçok kişiye türev araç kavramı çok uzak kalmaktadır. Birçok şirket yöneticisi ve finans piyasasında çalışan kişiler kur riskine karşı türev araçların kullanımı hakkında az çok bilgi sahibi olsa da türev araçların dile getirildiği kadar kullanımının nasıl olduğu ve içeriğinin nelerden oluştuğu hakkında akılda kalıcı bilgi sahibi değillerdir. Bu yazımda birçok firma tarafından maruz kalınan ve nakit akımında kritik rol oynayan kur riskine karşı firmaların önlem alabileceği forward işlemlerinden bahsedeceğim.

Forward, dayanak bir varlığın ileri bir tarihte, belirli bir fiyattan ve belirli bir miktarda alım ya da satım işleminin yapılmasını öngören şartlardır.

Dayanak varlık, türev ürünlerin üretildiği finansal ürünlere denir. Örneğin; belirli bir tarihte belirli bir miktarda ve belirli bir fiyattan dolar satın alınması işleminde dayanak varlık dolardır.

Forward işleminde alıcı(uzun pozisyon) ve satıcı(kısa pozisyon) olmak üzere 2 taraf vardır. Belirli bir tarihte satın alma yükümlülüğünü yerine getirecek olan firma uzun pozisyon sahibi iken, belirli bir tarihte satma yükümlülüğünü yerine getirecek olan firma ise kısa pozisyon sahibidir.
Forward işlemleri tezgahüstü piyasalarda yapılmaktadır. Yani, belirli bir otorite tarafından düzenlenmemiş, alıcı ve satıcının belirli şartlar üzerinde anlaşarak sözleşmelerin yapıldığı bir piyasa olarak söyleyebiliriz. Bu bakımdan forward işleminde anlaşmalar alıcı ve satıcı tarafından belirlendiği için içerik ve vade bakımından standart bir yapısı bulunmamaktadır.

Forward işlemlerinde teminatlandırma mekanizması bulunmamaktır. Bu sebepten dolayı alıcı ve satıcı tarafından üstlenilen yükümlülüklerin vade tarihinde gerçekleşmeme durumu yani vade tarihinde temerrüt olasılığının olma durumu mevcuttur. Ayrıca, forward işlemleri büyük ölçüde kurumsal firmalar tarafından yapılmaktadır.

Forward işlemini bir örnek ile daha anlaşılır hale getirelim.

Türkiye faaliyet gösteren ABC şirketi yatırım finansmanı için kullandığı yabancı para kredisinden kaynaklı olarak 3 ay sonra ödemesi gereken 500.000 Dolar borcu bulunmaktadır. ABC şirketi kurdaki yükselişten dolayı kendini korumak istemekte ve 3 ay sonrası için bir forward işlemi yapmak istemektedir. XYZ şirketi ise kurdaki değişimin 3 ay sonrasında belirli bir seviyenin altında olacağını öngörmektedir. Şu anda piyasada döviz kuru 6.50, 3 ay sonraki kur beklentisi 6.70’tir.

Yukarıdaki varsayımlara göre;

Dayanak varlık: dolar
Kur: 6.50
Forward Kuru: 6.70
Vade: 3 ay
Miktar: 500.000 Dolar

Örneğe bakıldığında, ABC şirketi kur riskini yönetmek adına XYZ şirketi ile forward sözleşmesi yapmıştır. 3 ay sonra ABC şirketi XYZ şirketinden 6.70 Dolar/TL kurundan 500.000 Dolar alacak, XYZ şirketi de 6.70 Dolar/TL kurundan 500.000 Dolar satacaktır. 3 ay sonra yani vade tarihi geldiğinde Dolar/TL kuru 6.70 TL’nin üzerinde veya altında olabilir. Şimdi bu durumları gözden geçirelim. 

Dolar/TL paritesinin 6.70’in üzerinde olması durumu:

Örneğin, vade tarihinde Dolar/TL paritesi 7’dir. Bu durumda ABC şirketi forward işlemi ile kuru 6.70 TL’ye sabitlediği için 1 dolardan 0.30 kuruş(7 - 6.70 ) karı, toplamda ise 500.000*0.30=150.000 TL kadar karı olacaktır. Bu durumda XYZ şirketinin de toplamda 500.000*0.30=150.000 TL kadar zararı olacaktır.

Dolar/TL paritesinin 6.70’in altında olması durumu:

Örneğin, vade tarihinde Dolar/TL paritesi 6.30’dir. Bu durumda ABC şirketi forward işlemi ile kuru 6.70’ye sabitlediği için vade tarihinde 1 dolardan 0.40 kuruş(6.30-6.70) zararı, toplamda ise 500.000*0.40=200.000 TL kadar zararı olacaktır. XYZ şirketi ise forward işleminden toplamda 500.000*0.40=200.000 TL kadar kar edecektir.

Forward İşleminin Önemi

Türkiye’de finansal piyasalar çok fazla gelişmediği için finansal enstrüman kullanımları çok fazla yaygınlık kazanmamış olup, genellikle kurumsal firmalar tarafından türev araç kullanımları tercih edilmektedir. İhracatçı bir firma kurun düşeceği düşüncesinden dolayı forward işlemi yapmak istemesine karşın ithalatçı bir firma da kurdaki yükseliş karşısında forward işlemi yapmak isteyecektir. Forward işlemi neticesinde firmalar kur riskini yönetebilir, nakit akışını da göz önünde bulundurarak uygun finansman koşullarında borçlanma gerçekleştirebilir.

Şunlara da göz atabilirsiniz:

7 Ocak 2019 Pazartesi

Döviz Kredisi ve Kur Riski

Genel olarak, kur riski USD/TL veya EURO/TL kurlarının yukarı yönlü gitmesi neticesinde firmaların maliyetlerinde bir artış olması ve bu artış neticesinde kambiyo zararlarının artış göstermesi olarak algılanır. Fakat, kurun aşağı yönlü gitmesi de kur riski teşkil eden bir durumdur. Sonuç olarak, kur riski paritedeki değişimin şirketlerin varlıklarında ve yükümlülüklerinde değişiklikler yaratması ve gelir/giderlerindeki değişiklikler neticesinde nakit akımlarını etkilemesi olarak değerlendirilebilir.


 
Şirketler Neden Döviz Kredisi Kullanır?

Firmaların döviz kredisi kullanmasının birkaç sebebi olabilir. Bu sebeplerden en önemlileri firmanın faaliyet gösterdiği sektördeki çalışma koşullarının dövize endeksli olması veya borçlanma maliyetinin TL kredilere kıyasla daha düşük maliyetli olmasıdır.

Firmaların döviz kredisi kullanırken göz önünde bulundurmadığı riskler maalesef şirketlerde çok ciddi boyutlarda zararlara sebep oluyor, hatta şirketin iflasına kadar gidebiliyor. Bu durumda şirketler hangi durumda şirketler döviz kredisi kullanmalıdır?

Firmaların döviz kredisi kullanmadan önce yanıtlaması gereken bazı sorular vardır. Bu soruların cevaplarına göre uygun koşullarda borçlanmasını yönetmelidir. Bu soruların başlıcaları şunlardır: şirketin döviz geliri var mı, kur değişimine karşı finansal enstrümanlar kullanıyor mu, kurdaki değişim neticesinde yükümlülüklerimdeki ve şirket performansındaki değişiklikler neler olabilir.

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 Sayılı Karar ile firmaların döviz borçlanmasına sınırlandırma getirilmiştir. Bu kanun kapsamında döviz kredisi kullanmak için firmaların gerekli şartları sağlaması gerekmektedir. Resmi Gazete’de yayımlanan bu şartlar aşağıdaki gibidir;

32 sayılı Kararın 17 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 17/A maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Türkiye’de yerleşik kişilerce yurt içi ve yurt dışından temin edilen döviz kredilerinde;

a)    Kullanım tarihinde, krediyi kullananın kredi bakiyesinin 15 milyon ABD Dolarının altında olması durumunda, kullanılmak istenen kredi tutarı ile mevcut kredi bakiyesi toplamı son üç mali yılın döviz gelirleri toplamını aşamaz.

b)    Kredi bakiyesi 15 milyon ABD Dolarının altında olan Türkiye’de yerleşik kişilerin döviz kredisi kullanım talepleri sırasında son üç mali yıla ilişkin döviz gelirlerini mali müşavirler tarafından onaylanmış belgelerle tevsik etmeleri zorunludur.

c) Kredi bakiyesinin son üç mali yılın döviz gelirleri toplamını aştığının sonradan tespit edilmesi durumunda yurt içinde bankalardan (serbest bölge şubeleri dâhil), finansal kiralama şirketlerinden, faktoring şirketlerinden ve finansman şirketlerinden kullanılan kredilerin aşıma neden olan kısmı geri çağırılır veya Türk Lirası krediye dönüştürülür.

ç) Kredi bakiyesinin son üç mali yılın döviz gelirleri toplamını aştığının sonradan tespit edilmesi durumunda bankaların, finansal kiralama şirketlerinin, faktoring şirketlerinin ve finansman şirketlerinin yurt dışındaki şubeleri (bankaların off-shore şubeleri dâhil, serbest bölge şubeleri hariç) tarafından kullandırılan kredilerin aşıma neden olan kısmı geri çağırılır veya Türk Lirası krediye dönüştürülür.”

Bankalar ile Türkiye’de yerleşik finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri birbirlerine, ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla kendi teamülleri çerçevesinde doğrudan veya uluslararası sendikasyona katılım yoluyla, vade sınırı bulunmaksızın döviz kredisi açabilirler.”

İlgili resmi gazeteye buradan ulaşabilirsiniz 

Döviz Kredili Firmalar Kur Değişiminden Nasıl Etkilenir?

İlk olarak kurdaki değişimin yukarı yönlü olması veya bir başka deyişle Türk Lirası’nın Dolar ve Euro’ya karşı değer kaybetmesi durumunu değerlendirelim.

Ağırlıklı olarak ürünlerini yurt dışına satan firmanın kurdaki değişim neticesinde iş hacminin yukarı yönlü olması muhtemeldir. 

Firmanın üretimini yaptığı ürünlerin hammaddesinin ithal olması durumunda firmanın maliyetlerinde bir artış olması ve bu paralelde EBİT ve EBİTDA marjlarında bir gerileme olacaktır.

Döviz kredisi bulunan firmanın kredilerinin yıl sonunda değerleme işlemleri neticesinde yükümlülüklerinde bir artış meydana gelir ve bunun etkisiyle bilanço büyüklüğünde artış meydana gelir.

Kurdaki artış neticesinde bankaların yurt dışından ucuz maliyetli olarak temin ettikleri sendikasyon kredilerinin maliyetlerinde artış meydana gelecektir. Bu durum, firmaların ucuz kredi bulmasını zorlaştıracak ve kredi maliyetlerinde bir artış meydana gelecektir. Buna bağlı olarak da uüksek faizli kredi kullanımları firmaların karlılığını düşürecektir.
 
Kur Riskinin Yüksek Olduğu Sektörler

Türkiye ara malı ithalatçısı bir ülke olarak kur riskine birçok sektör bazında maruz kalmasına karşın kur riskinin yüksek olduğu sektörleri şu şekilde sıralayabiliriz;


  • Petrol ve kimyasal ürünler sektörü
  • Metal sektörü
  • Elektrik ve elektronik sektörü
  • Plastik sektörü
  • Otomotiv sektörü
  • Gıda sektörü
  • Tekstil sektörü

Kur Riskine Karşı Firmalar Neler Yapabilir?

Kur değişimlerinden korunmanın en etkili yollarından birisi de forward, opsiyon vb. türev araçların kullanılmasıdır. Bu tür finansal enstrümanlara başvurularak firmalar mevcut kur risklerini daha etkin yönetebilir, kur riskini hedge edebilir, daha sağlıklı ve öngörülebilir bir nakit akımına sahip olabilirler. Fakat, bu tür finansal enstrümanların kullanımı uzmanlık gerektirmektedir. Türkiye’deki firmaların büyüklükleri göz önünde bulundurulduğunda bu tür finansal araçlar çok az kullanılmakta olup, son zamanlarda finansal okuryazarlığın artış göstermesinin de etkisiyle bu tür finansal entsrümanların kullanımı hakkında şirketler daha da bilinçlenmektedir.